FUAT YALÇIN'ın BLOG'una HOŞGELDİNİZ

Bu blogda kişisel gelişim üzerine yazılar bulacaksınız. Yorumlarınız bekliyorum.
Diğer bloglarıma da girerseniz sevinirim.

15 Haziran 2008 Pazar

YAĞMURU DURDURABİLİR MİSİN?

YAĞMURU DURDURABİLİR MİSİN?
Daha oyuna başlayalı çok olmamıştı. Ter damlaları derimizde yeni yeni hareketlenmeye başlamıştı, ama gök yüzünden tek tek üstümüze doğru gelmeye başlayan yağmur damlaları bütün planlarımızı alt üst etmiş ve oyun oynama olanağını elimizden almıştı. Belki gelip geçer diye biraz daha yağmur altında topun peşinde koşturduysak ta, yağmur durmadı ve bizi saçak altlarına doğru yönlenmeye ve sıkıcı bir bekleyişe mahkum etti. Aramızdan biri bir ara yok oldu ve biraz sonra tekrar katıldı bekleyişimize , yüzünde umutlu bir gülümseme ile. Kısa bir beklemenin ardından yağmur dindi ve biz sevinçle oyuna devam etmek üzere kendimizi tekrar sokağa attık. Arkadaşım oyun başlamadan bana yaklaştı ve fısıltı ile “ ben durdurdum onu “ dedi. Oyun sonuna kadar bu sözleri pek düşünmedim , ama bir yandan yorgun vücutlarımızı duvara yaslayıp dinlendirirken , öte yandan annelerimizin cebimize sıkıştırdığı tülbentleri ensemizden sırtımıza doğru itelerken , dayanamadım , sordum.-Sen yağmuru durdurduğunu mu söylüyorsun?--Evet, bir ara ayrıldım ya yanınızdan , işte o zaman , başardım bunu.Ona inanmaz göründüm ama o yaptığı işten o kadar emin görünüyordu ki. Kaldı ki o geri geldikten biraz sonra yağmurun durduğu hepimiz tarafından görülmüştü.O zaman bu işi nasıl becerdiğini bana da anlat!Arkadaşım anlatmak istemedi önce . Fakat daha sonra ya benim ikna yeteneğim ya da tehditlerim sonucu bana yöntemini anlattı. Ben sevinçle bu öğrendiğimi ilerde uygulamayı hayal ederken, o , acı haberi patlattı yüzüme .-Ancak sen bunu başaramazsın ?-Niçin başaramayacak mışım ?-Çünkü işin sırrı bu ; yöntemi kendinin bulması ve uygulaması gerekir. Eğer sen bunu kendin bulsaydın , ilerde bu yöntemi kullanır ve yağmuru durdurabilirdin . Ama sen çok ısrar ettiğin için sana anlatmak zorunda kaldım.
Çocukluğumda yaşadığım bu olayı bir de günlük hayatımız için düşünelim.Yönetim guruları iş hayatında nasıl başarılı olacağınızı anlatıyorlar, kişisel gelişim uzmanları kendinizi geliştirmek için öneriler sunuyorlar çocuğunuzu daha iyi anlamak ve yetiştirmek için istemediğiniz kadar kitap size kucak açıyor, pazarlama yöneticileri kendi yöntemlerini anlatıyor , her alanda başarı öykülerini dinliyorsunuz . Ee sonra ne oluyor ?Verilen reçeteyi hangi eczahanede okutacaksınız? Tabletleri yemekten önce mi sonra mı yutacaksınız?Milattan önce 580 - 504 yılları arasında Güney İtalya ‘da yaşayan , çoğumuzun kenarları 3, 4, 5 birimli “dik üçgen” den kolaylıkla hatırlayacağı Pisagor din , ahlak ve siyaset öğrettiği bir okul kurmuştu. Bu okulda öğretilen bilimlerin tümüne mathematalar deniyordu . Bugün bildiğimiz matematik sözcüğü buradan türetilmiştir ve insan bilgisinin tümünü kuşatan anlamına gelir. İşte usta öğretmenin bu , kabul edilmesi çok zor olan okulunda öğrencilere ilk derecede hemen hiç bir şey öğretilmemektedir. Sır, söylenmemiştir. Oysa öğrenciler bu sırra kendiliklerinden varabilecek şekilde hazırlanmaktadırlar. Buna benzer bir öğretiyi başka bir yerde , kendi vatanımızda da görmekteyiz , Pisagordan yıllar sonra. Tasavvuf ( eski yunanca sophos= bilgi ‘ den gelmektedir ) tarikatlarında da sırrın , çeşitli kademelerde yıllar tüketildikten sonra öğrenci tarafından bulunması istenmektedir. Bugün bambaşka bir anlamda kullandığımız zina sözcüğü Batıni tarikatında , tarikat sırrını ifşa etmek anlamında kullanılıyordu. Öte yandan eski ustaların işin püf noktasını çıraklarına öğretmediği anlatılır , bunu işi elinden alınmasın diye yaptığı söylenir , ama belki deneyimli ustalar çıraklarına yılların içinden süzülüp gelen bir öğretiyi aktarmak istiyorlardı sessizce.Sevgilinizi nasıl ikna edeceğinizi, amirinize isteklerinizi nasıl kabul ettireceğinizi , eşinizle uzun süreli anlaşmayı nasıl başaracağınızı, müşterinize malınızı satın almayı nasıl kabul ettireceğinizi başarmanın sırlarını öğrenmek, ya da ne Dante ne Cahit Sıtkı yetmiş yaşında ölmediğine göre neden otuz beş yaşın yolun yarısı ettiğini bulmak, Pisagor’un öğrettiklerinden ve tarikatlarda öğretilenlerden daha basit olmalı. Ama bilmemiz gereken nokta , hiç bir kimsenin bize sırrı vermeyecek olması , verse de onu biz kendi süzgecimizden geçirip kendimize özgü çözümler bulmadıkça, istediğimiz şekilde, başaramayacağımız..Biz , ihtiyacımız olan bilgiyi kendimiz arayıp bulacağız , uygulayacağız ve öğreneceğiz , o zaman onların değerini daha iyi anlayacağız. Zamanı gelip biz de kendi bildiğimiz gerçekleri bir başkasına anlatırken bu öğrendiklerimize dikkat edeceğiz. Tıpkı birisinin yağmuru durdurmanın yöntemini bulması gerektiği gibi.

1 yorum:

tuba kodamanoğlu dedi ki...

Bu yazı çok hoşuma gitti; dahası beni umutlandırdı...
40 yaşıma geldiğimde farkına ancak varabildiğim bazı gerçekleri keşfettim. Bu 40 yıllık gecikme için bir süredir hayıflanıyorum...
Oysa, geç de olsa, kendi kendime keşfettiğim şeylerin değeri paha biçilmez !..
Sevgiyle kalın.